trende

 PSİKOTERAPİ

03.04.2024

 PSİKOTERAPİ

  • Psikoterapi Nedir?
  • Neden psikoterapiye gitmeliyiz?
  • Kimler psikoterapiye gidebilir?
  • Ne zaman psikoterapiye başlamalıyım?
  • Ne kadar süre psikoterapiye gitmem gerekiyor?
  • Psikoterapi ücretleri nelerdir?
  • Kimler psikoterapi yapabilir?

 

PSİKOTERAPİ NEDİR?

Psikoterapi, bireydeki uyumsuz düşünce, duygu ve davranışların terapist tarafından bilimsel psikolojik teknik ve yaklaşımlar kullanılarak uyumlu düşünce, duygu ve davranışlara dönüştürülmesi süreci olarak tanımlanabilir. (Öztürk ve Ayhan, 2021). Aslında psikoterapi kısaca acıyan yeri bulma, keşfetme, fark etme ve iyileştirme yeri olarak da tanımlanabilir. Psikoterapist Melek Arslanbenzer sosyal medya da bir yazısında şöyle diyordu “Hepimiz yaralıyız. Tek farkımız bazılarımız, aslında pek azımız yaralarına bakmaya cesaret ediyor. Daha da azımız bir ötekinin de yarasına bakmaya güç yetiriyor. Yarasına bakamayan, yarası olduğunu kabul edemeyen gittikçe kötüleşiyor. Yarasına bakabilen iyileşir, saklayansa kangren olur.” Yani sözün özü terapi ruh sağlığımızı iyileştirdiğimiz bir yerdir. Ruh sağlığı kısmına karşı genel olarak (son dönemlerde dizilerin ve sosyal medyanın etkisiyle biraz kırılmış olsa da) bir ön yargımız var. Bu aslında kişinin kendine karşı bir ön yargısı, kendinden daha kolay vazgeçebilmesi gibi de bir şey diyebiliriz. Genel toplum yapısı olarak en kolay kendimizi terk edebiliyoruz, yangında ilk vazgeçilecek şey çoğu zaman kendimiz oluyoruz; aman şu olsun ondan sonra giderim, okulu bitireyim, işe gireyim, evleneyim, çocuklar büyüsün diye diye belki de birçoğumuzun yılları geçti kendini ihmal ettiği. Uçağa bindiğimizde herhangi bir kaza anında yapılacakları anlatırken maskeyi önce kendinize sonra yanınızdakine takmalısınız diye anlatırlar. Tıpkı psikoterapi süreci gibi önce kendimizi iyileştirmeliyiz, kendi yaramıza bakmalıyız ki sonrasında çevremiz ile sağlıklı bir ilişki içerisinde olabilelim. 

 

NEDEN PSİKOTERAPİYE GİTMELİYİZ?

Şöyle düşünelim kolunuz kırıldı ve yerinden çıktı canınız çok yanıyor o sırada doktora gitmekten çekinmezsiniz değil mi? Evde kendi kendinize oturup o kolun iyileşmesini de beklemezsiniz. Onun bir iyileşme süreci vardır. Önce doktora gidersiniz röntgen çekilir kırılan yere bakılır, tekrar takılır ve bir süre alçının içinde beklemesi gerekir. Çevreniz de hiç kimse size doktora gittiğiniz için niye doktora gittin kolunu alçıya aldırdın demez. Hatta doktora gitmeseniz ve evde kendi kendine geçmesini bekleseniz herkes size sitem eder. Peki ruhumuz kırıldığında, incindiğinde neden bununla ilgili destek almak kötü geliyor?

 Ya da hep başka şeyler, bize iyi hissettiren uğraşlarımız terapi zaten bana diye nitelendiriyoruz. Sosyal medya da bu aralar çok meşhur “ arkadaşlarım ile arabada şarkı söylemek > terapiye gitmekten” veya ben komşularımla sohbet ediyorum bana iyi geliyor, rahatlıyorum benim terapim bu veya çıkıyorum bir yürüyüş yapıyorum, temizlik yapıyorum bana iyi geliyor iyileşiyorum gibi bir sürü inanışımız mevcut. Psikoterapi gibi dediğiniz şeylerin çoğu rahatlatıcı, yapmaktan hoşlandığınız şeylerdir. Ancak psikoterapi böyle bir şey değildir. Rahatlatan, keyifli bir eylemden çok daha ötesidir. Çoğu zaman rahatsız edicidir hatta ama iyileştiricidir. Tıpkı kırılan kolun iyileşme süreci gibi…

İyileşme süreci ise sıkıcı ve zaman ister. Çaba, emek yani kısaca enerji gerektirir. Oysaki beynimiz, enerji tasarrufu sever ona enerji harcattıracak işlerden pek hoşlanmaz. Bu yüzdendir ki iyileşme işi, yokuş yukarıya doğrudur. Maddi ve manevi yatırım yapmanızı ister. Kendine yakından temas edebilmeyi; kendinin kötü, güçsüz ve aciz parçalarıyla karşılaşmayı hatta onlar ile yüzleşmeyi gerektirir. Yani psikoterapi önce yarayı buldurur, sonra o yaranın duygusunu anlamlandırır ve sonra da o yarayı iyileştirir.

Psikoterapiye günlük hayatın koşturmacası içerisinde veya bir yerlerde kısılan, kaybolan sesimizi bulmak için gideriz. Kendi sesimizi duymak için. Psikoterapide kişi kendi yaşam hikâyesini, kendi sesiyle ve anlatımıyla anlatıp kendini duyar. Doğan Cüceloğlu “İnsan kendi özünü ne kadar erken fark ederse, kendisiyle ne kadar erken ilişki kurarsa o kadar yaşıyor demektir “ der. 

 

KİMLER PSİKOTERAPİYE GİDER?

Günümüzde eskisi kadar kullanılmasa da hala “Deli doktoru” inanışı bir kesim tarafından mevcut. Psikoterapiye gidenlerin sadece deliler(!) olduğu inanışı düşünülmekte. Ama psikoterapiye gelen danışanlar deli değil, terapistler deli doktoru değildir. Psikoterapide ki amaç ise hiçbir zaman delileri tedavi etmek olmamıştır. Fatih Pulat “ Psikoterapi acılarının içinde kaybolmuş insanları tedavi eder ” der. Psikoterapiye 2 yaşından itibaren çocuk, ergen, yetişkin ihtiyacı olduğunu düşünen, kendi hayatı ile ilgili farkındalık yaşamak isteyen her birey gidebilir.

 

NE ZAMAN PSİKOTERAPİYE BAŞLAMALIYIM?

Psikoterapiye başlamak için belirli bir zaman aralığı ya da gözle görülür bir problemin olmasına gerek yoktur. Psikoterapi, kendi başınıza yol almakta zorluk çektiğiniz her türlü mücadelede size yardımcı olabilir. Kişi ihtiyacı olduğunu düşündüğü her an psikoterapiye başlayabilir. Ama sanılanın aksine bu sürece başlamak bazen o kadar da kolay olmayabilir. Kişinin burada hazırbulunuşluğu, kendini hazır hissetmesi önemlidir. Tıpkı bir çiçeğin suyu da güneşi de olsa açmak için zamana ihtiyacı olması gibi insanın da ne yapması gerektiğini bilse de yapmaya hazır olması için zamana ihtiyacı olabilir.

Bazı psikoterapi ile ilgili halk efsaneleri de mevcut. Mesela inanışlardan biri kişi psikoterapiye başlarsa zayıf ve iradesiz bir karakter olduğunu, bunun bir zayıflık ve dengesizlik göstergesi olabileceğini düşünebilir oysaki yardım aramak kendinize değer verdiğinizi ve yaşamınıza olumlu değişikler yapmak istediğinizi gösterir. 

Bazen de kişi psikoterapinin gereksiz olduğunu sadece ilaç tedavisinin terapiden daha etkili olduğunu düşünebilir. Araştırmalar bize gösteriyor ki en olumlu sonuçların uygun ilaç ve psikoterapi desteğinin birleşimi ile beraber olduğunu. Bu demek değildir ki sadece psikoterapiye gittiğimde sonuç alamayacağım, ilaç kullanmazsam terapim olumlu sonuçlanmaz. Hayır bazen duygularımız o kadar yoğunlaşır ki beynimizde olması gereken hormonların miktarına etki eder. Hormonların düşüşü ile beynin kimyasal işleyişi bozulur ve bu da kişinin işlevselliğinde problem oluşturur. İlaç desteği kişinin beyin yapısında ki bu değişimi düzenlemeye, kontrol etmeye ve işlevsel hala getirmeye çalışır. Sadece ilaç içmek duyguların anlaşılmasında ve beynin işlemlemesinde de yeterli olamamaktadır.

 

NE KADAR SÜRE PSİKOTERAPİYE GİTMEM GEREKİYOR?

Hepimizin parmak izinin birbirinden farklı olması, bireysel ve özel olması gibi psikoterapi süreçlerimizde birbirinden farklıdır. Psikoterapi süreçleri bireyin ihtiyacına ve isteğine göre şekillenen bir süreçtir. Burada zaman vermek pek de mümkün değildir. Bu süreç danışan ve terapist arasında danışanın ihtiyacına göre şekillenen bir süreç olarak planlanmaktadır.

PSİKOTERAPİ ÜCRETLERİ NE KADAR?

Ülkemizde standartlaştırılmış bir psikoterapi ücreti bulunmamaktadır. Psikoterapi ücretleri şehirlere, terapistin çalıştığı ekole göre değişmektedir. Burada genel olarak kişilerin zihninde ben her hafta bu parayı mı vereceğim, psikoterapi çok pahalı, ben bu kadar parayı versem kesin daha çok hasta olurum veya çok pahalı bu paraya asla değmez gibi inanışlar ve söylemler mevcut. 

Psikoterapi kişinin hayatının her alanını iyileştirmesine yardımcı olan bir süreçtir. Psikoterapi süreci ile kişi geleceğe dair olumlu geri dönüşler sağlayabilir ve genel sağlığına yönelik yatırım yapmış olur. Çoğu zaman dışarı çıktığımız da bize geçici keyif verebilecek etkinliklere katıldığımızda vereceğimiz para tabiri caizse gözümüze batmaz ama mevzu psikoterapiye gelindiğinde o parayı kendi ruhsal sağlığın için harcamak her zaman daha zor gelebilir. Böyle bir durumda konunuzu terapistiniz ile konuşabilir, kendinize iyi gelecek bir şeyi yapmak size neden zor geliyor olabilir buna bakabilirsiniz.

 

KİMLER PSİKOTERAPİ YAPABİLİR?

Ülkemizde son zamanlarda bu alan ile ilgili bir karışıklık mevcut. Kişi psikoterapiye gitmek istiyor ama kime gideceğine bir türlü karar veremiyor. Psikoterapiyi ülkemizde bu alanda Psikoloji – PDR lisans eğitimini tamamlamış, gerekli psikoterapi eğitimlerini almış, bu alan ile ilgili yüksek lisanslarını yapmış ilgili alanlarda çalışan, ilişki kurabildiğiniz profesyonellerden almanız önemli. 

Bura da dikkat etmeniz gereken en önemli nokta kişinin ilgili ruh sağlığı alanında çalışabilmesi için gerekli olan lisans eğitiminin olup olmaması. Daha sonra uzmanın aldığı eğitimler, çalışma alanları ve yüksek lisans sürecine bakabilirsiniz. 

Sözün özüne gelecek olduğumuzda Sigmund Freud’ unda dediği gibi “Kişinin en büyük mutsuzluğu, kendine olan yabancılığıdır. Kişi kendisini tanıyamazsa başka kimseyi tanıyamaz.” 

Kendinizi tanımaya çalıştığınız, kendiniz ile bağ kurabildiğiniz, şefkat gösterebildiğiniz, anlamaya başladığınız nice sağlıklı günlerinizin olması dileğiyle…

                                                                                          

Uzman Psikolog Şule DOYAROĞLU

 

Kaynakça

Özakkaş, T. (2018). Psikoterapi Tarihi ve Bütüncül Psikoerapi. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 1-24.

Öztürk, E., & Ayhan, H. (2021). Psikoterapinin Temel İlkeleri ve Temel Bileşenleri. Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 136-158.

Pulat, F. (2020). Psikoterapinin Sonsuz Yolculuğu. İstanbul: Balkan Sanat Yayın.

 

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Whatsapp
Psikoloji Balat
Psikoloji Balat
Merhaba
Size nasıl yardımcı olabiliriz?